Viski ilahi bir içkidir ama “meleğin payı” nedir?
Bilindiği gibi viski meşe fıçılarda yıllandırılır. Ahşap aynı zamanda nihai ürünün rengi ve tadı için ana suçludur.
Tahta fıçılar da eski viskinin yılda yaklaşık %2’lik kaybının nedenidir.
Buna “meleğin payı” diyoruz – ağacın gözeneklerinden buharlaşan viski.
Kayıp yüzdesi, olgunlaştığı depoda artan sıcaklıkla buharlaşır. Bu nedenle, Hindistan gibi daha ılıman iklime sahip bazı ülkelerde yılda %12’ye ulaşmaktadır. Bu ülkelerdeki viski, örneğin İskoçya’dakinden çok daha genç. Hindistan’da bir yıllık yaşlanma, Ada’da üçe eşittir.
“Melek payı” nedir?
Bu kayıp büyük görünmeyebilir, ancak damıtılmış viski olarak adlandırmak için fıçıda en az üç yıl ve genellikle çok daha fazla oturması gerektiği göz önüne alındığında, ciddi bir ürün kaybı vardır.
Örneğin Glenfiddich’i ele alalım. Çeşitli yaşlandırma süreçlerinde yaklaşık 125 milyon litre viski depolarlar. 125 milyonun %2’si 2,5 milyon litredir. Bu doyumsuz küçük melekler için çok fazla viski var 🙂
25 yaş ve üzeri viskiden bahsettiğimizde bu rakamlar önemli ölçüde artmaktadır.
Elbette “meleklerin payı”nın da faydaları vardır. Viskinin havayla etkileşime girdiğini ve bunun bitmiş bir ürün olarak aromatik profilini etkilediğini bize açıkça gösteriyor.
Ama bizde bir “meleklerin payı” olduğuna göre, “şeytanın payı” olması mantıklı değil mi? Elbette var. Bu, yıllar içinde ahşaba sızan sıvıdır.
Bu terim Jim Beam Distillery tarafından Devil’s Cut Bourbon’un sunumunda ortaya çıktı ve daha çok bir pazarlama hareketi olmasına rağmen mantıklı.
Ve ürünün kendisi çok ilginç çünkü 6 yıllık burbon ile ağaçtan su püskürtülerek çıkarılan sıvının bir karışımı.
Burada “şeytanın payını” nasıl kurtaracaklarını bulduklarına göre, şimdi “meleklerin” nasıl iade edileceğine bir çözüm bulmak kalıyor 🙂